29 Mayıs 2009 Cuma

Jack Kerouac • Steve Allen - Poetry For The Beat Generation



http://rapidshare.de/files/47350463/Jack_Kerouac___Steve_Allen_-_Poetry_For_The_Beat_Generation.rar.html

Burroughs & Cobain - The "Priest" they called him...



burroughs öyküsünü okurken arkada cobain doğaçlama takılıyor...

ingilizce text:

"Fight tuberculosis, folks." Christmas Eve, an old
junkie selling Christmas seals on North Park Street.
The "Priest," they called him. "Fight tuberculosis, folks."
People hurried by, gray shadows on a distant wall.
It was getting late and no money to score.
He turned into a side street and the lake wind hit him like a knife.
Cab stop just ahead under a streetlight.
Boy got out with a suitcase. Thin kid in prep school clothes,
familiar face, the Priest told himself, watching from the doorway.
"Remindsme of something a long time ago." The boy, there, with his overcoat
unbuttoned, reaching into his pants pocket for the cab fare.
The cab drove away and turned the corner. The boy went inside
a building. "Hmm, yes, maybe" - the suitcase was there in the doorway.
The boy nowhere in sight. Gone to get the keys, most likely,
have to move fast. He picked up the suitcase and started for the corner.
Made it. Glanced down at the case. It didn't look like the case the boy had,
or any boy would have. The Priest couldn't put his finger on what was so
old about the case. Old and dirty, poor quality leather, and heavy.
Better see what's inside. He turned into Lincoln Park, found an
empty place and opened the case. Two severed human legs that belonged to
a young man with dark skin. Shiny black leg hairs glittered in the
dim streetlight. The legs had been forced into the case and he had to use
his knee on the back of the case to shove them out. "Legs, yet,"
he said, and walked quickly away with the case.
Might bring a few dollars to score. The buyer sniffed suspiciously.
"Kind of a funny smell about it." "It's just Mexican leather."
"Well, some joker didn't cure it."
The buyer looked at the case with cold disfavor.
"Not even right sure he killed it, whatever it is.
Three is the best I can do and it hurts. But since this is Christmas
and you're the Priest..." he slipped three bills under the table into the
Priest's dirty hand. The Priest faded into the street shadows, seedy
and furtive. Three cents didn't buy a bag, nothing less than a nickel.
Say, remember that old Addie croaker told me not to come back unless
I paid him the three cents I owe him. Yeah, isn't that a fruit for ya,
blow your stack about three lousy cents.
The doctor was not pleased to see him.

"Now, what do you WANT? I TOLD you!"
The Priest laid three bills on the table. The doctor put the
money in his pocket and started to scream.
"I've had TROUBLES! PEOPLE have been around!
I may lose my LICENSE!" The Priest just sat there, eyes, old and heavy with
years of junk, on the doctor's face.
"I can't write you a prescription." The doctor jerked open a drawer
and slid an ampule across the table. "That's all I have in the OFFICE!"
The doctor stood up. "Take it and GET OUT!" he screamed, hysterical.
The Priest's expression did not change.

The doctor added in quieter tones, "After all, I'm a professional man,
and I shouldn't be bothered by people like you."
"Is that all you have for me? One lousy quarter G? Couldn't you lend
me a nickel...?" "Get out, get out, I'll call the police I tell you."
"All right, doctor, I'm going." Of course it was cold and far to walk,
rooming house, a shabby street, room on the top floor.
"These stairs," coughed the Priest there, pulling himself up along the
bannister. He went into the bathroom, yellow wall panels,
toilet dripping, and got his works from under the washbasin.
Wrapped in brown paper, back to his room, get every drop in the dropper.

He rolled up his sleeve. Then he heard a groan from next door,
room eighteen. The Mexican kid lived there, the Priest had passed him on
the stairs and saw the kid was hooked, but he never spoke, because he
didn't want any juvenile connections, bad news in any language.
The Priest had had enough bad news in his life.
He heard the groan again, a groan he could feel, no mistaking that groan
and what it meant. "Maybe he had an accident or something.
In any case, I can't enjoy my priestly medications with that sound coming
through the wall." Thin walls you understand. The Priest put down his
dropper, cold hall, and knocked on the door of room eighteen.
"Quien es?" "It's the Preist, kid, I live next door."
He could hear someone hobbling across the floor.

A bolt slid. The boy stood there in his underwear shorts, eyes black with
pain. He started to fall. The Priest helped him over to the bed.
"What's wrong, son?" "It's my legs, senor, cramps, and now I am without
medicine." The Priest could see the cramps, like knots of wood there
in the young legs, dark shiny black leg hairs.
"A few years ago I damaged myself in a bicycle race,
it was then that the cramps started." And now he has the leg cramps back
with compound junk interest. The old Priest stood there, feeling the boy
groan. He inclined his head as if in prayer, went back and got his dropper.
"It's just a quarter G, kid." "I do not require much, senor."

The boy was sleeping when the Priest left room eighteen.
He went back to his room and sat down on the bed.
Then it hit him like heavy silent snow. All the gray junk yesterdays.
He sat there received the immaculate fix. And since he was himself a priest,
there was no need to call one.

türkçesi:

''-veremle savaşalım dostlar.- noel arifesi; yaşlı bir canki north park caddesinde noel pulları satıyor.du. ona rahip derlerdi.
veremle savaşalım dostlar.
insanlar aceleyle geçip gidiyorlardı, uzak bir duvara gri gölgeler yansıyordu. karanlık çöktü, hiç satış yapamamıştı. yan sokaklardan birine daldı, bıçak kadar keskin göl rüzgarı yüzüne çarptı. bir taksi az ötede, bir sokak lambasının altından durdu. delikanlı elinde bir valizle taksiden indi. sıska bir çocuk okul kıyafetiyle kapı eşiğinden onları seyrediyordu. 'yüzü aşina' dedi rahip kendi kendine. bana eski bir anımı hatırlattı. delikanlı, paltosunun önü açık, taksi parasını vermek için elini pantolonunun cebine soktu. taksi köşeyi dönerek uzaklaştı. delikanlı binaya girdi. 'fena fikir değil...' valizi kapının önünde bırakmıştı. delikanlı ortadan kayboldu. anahtarları almaya gitti herhalde, acele etmeliyim. valizi kaptığı gibi sokağın köşesine doğru yöneldi. vurgun başarıyla sona ermişti. valize baktı. hiç de bir delikanlının taşıyacağı türden bir valize benzemiyordu. rahip valizin neden böyle eski göründüğüne akıl erdiremedi. eski ve pis, derisi kötü cinsten ve ağır. 'içinde ne var bir yoklayalım'.
lincoln parkına doğru ilerledi, tenha biir yer bulup valizi açtı. içinde genç, esmer tenli bir adamın kesik iki bacağı vardı. siyah ve parlak bacak kılları sokak lambasının ışığında parlıyordu. bacaklar valize tıkıştırılmış, onları çıkartmak için çantanın dibini diziyle itti. 'bacakmışlar...'' dedi ve valizle birlikte hızla uzaklaştı.
'birkaç dolar gelebilir'.
alıcı kuşkuyla kokladı. 'tuhaf bir kokusu var'.
'meksikalı derisi'
'budalalar ilaca yatırmamışlar.'
alıcı valize hoşnutsuz bir bakış fırlattı. 'ne bacağı olduğu bile anlaşılmıyor. elimden gelen bu. daha fazla vermeediğim için kusura bakma. ama noel arifesi ve sen de rahipsin...' masanın altından rahibin kirli eline üç adet banknot sıkıştırdı.
rahip, keyfi kaçmış bir şekilde sokağın karanlığına karıştı. 'üç sent bir paket almaya yetmez, beş sentten aşağı bir şey alamazsın. addie mızmızı da ona olan üç sent borcumu ödeyene kadar beni görmek istemediğini söylemişti. işte sen de üç dandik sente meyve veren ağacı taşladın.'
doktor onun ziyaretinden hoşlanmamıştı. 'yine ne istiyorsun!seni uyarmıştım!' rahip masaya üç banknotu koydu. doktor parayı cebine indirip haykırmaya başladı. 'başım belada'kontrole geldiler! lisansımı kaybedebilirim!'. rahip oturdu, yıllardır kullandığı eroinle yaşlanmış ve ağırlaşmış gözlerle doktorun yüzüne baktı. 'sana reçete yazamam.' doktor bir çekmece açtı ve masanın üzerine bir ampul koydu. 'ofiste yalnızca bu var.' doktor ayağakalktı, 'al bunu ve çık dışarı!' diye bağırdı, öfke içinde. rahibin ifadesi değişmedi. doktor daha alçak bir sesle ekledi, 'ne de olsa ben bir profesyonelim ve senin gibilere harcayacak vaktim yok.'
'bana bu kadarcık mı mal vereceksin?bir de beş sent veremez misin?'
'çık dışarı bak polis çağırırım'
'tamam doktor gidiyorum'
elbette soğuktu, bir çatı katındaki bekar odasının bulunduğu mezbelik sokağa kadar yürünecek çok yol vardı. 'ah, bu merdivenler!' rahip öksürerek trabzanlara tutundu. banyoya girdi, sarı duvar panoları, tavanı damlatan tuvalet; ve özel edevatını çamaşır teknesinin altından çıkardı. elinde kahverengi kağıttan paketiyle odaya girdi, bütün sıvıyı damlalığa aktardı. kolunu sıyırdı.
sonra yan tarafta bir inilti duydu, 18 numaralı odada. orada bir meksikalı delikanlı oturuyordu, rahip onunla merdivenlerde karşılaşmış ve müptela olduğunu anlamıştı ama hiç selamlaşmamışlardı, gençlerle bağlantı kurmak istemiyordu, bunun bir hata olduğunu herkes bilirdi. 'belki de bir kaza falan geçirdi. her neyse, ben bu sesi duydukça ilahi ilaçlarımım keyfini süremem.' duvarlar inceydi anlayacağınız. rahip damlalığı bıraktı, koridor soğuktu, 18 numaralı odadının kapısını tıklattı.
'quien es?' 'ben rahip, evlat. yan odada oturuyorum.' birinin döşemede sürüklendiğini işitti. kapının sürgüsü çekildi. delikanlı paçalı donu ve acıdan mosmor kesilmiş gözleriyle karşısında belirdi.
delikanlı yere yığıldı. rahip onu yatağına taşıdı. 'neyin var evlat?'
'bacaklarım, senyor, kramp giriyor, ilaçsız kaldım.'
rahip, parlak siyah kıllarla kaplı körpe bacaklarda ağaç yumrusu gibi kabaran krampları görebiliyordu. 'birkaç yıl önce bir bisiklet kazasında sakatlandım. kramplar o zaman başladı.' şimdi kramplar, üzerlerine eroinin faizi de binerek geri gelmişlerdi.
yaşlı rahip, delikanlının iniltisini içinde hissederek kalakaldı. başını dua ediyormuş gibi öne eğdi, odasına gitti ve damlalığı getirdi. 'fazla yok, evlat.'
'bana yeter senyor.'
rahip odadan çıktığında delikanlı uyuyakalmıştı. odasına döndü ve yatağa oturdu. sonra izhni lapa lapa yağan kar gibi aydınlandı. geçmişin tüm karanlık, eroinli günleri gözünün önüne geldi. oracıkta kusursuz terkibi damarlarına zerketti. rahip çağırmaya gerek yoktu, kendisi rahipti zaten."

http://www.zshare.net/download/6069788288a2f4a3/

Tool - Live at Fresno [2006]



Stinkfist
The Pot
Forty Six & 2
Jambi
Schism
Lost Keys
Rosetta Stoned
Sober
Lateralus
Vicarious
Ænema

http://rapidshare.com/files/15858458/TOOL_-_2006-08-06_-_LIVE___Fresno.part01_L.rar
http://rapidshare.com/files/15909188/TOOL_-_2006-08-06_-_LIVE___Fresno.part02_L.rar
http://rapidshare.com/files/15913408/TOOL_-_2006-08-06_-_LIVE___Fresno.part03_L.rar
http://rapidshare.com/files/15823057/TOOL_-_2006-08-06_-_LIVE___Fresno.part04_L.rar
http://rapidshare.com/files/15917844/TOOL_-_2006-08-06_-_LIVE___Fresno.part05_L.rar
http://rapidshare.com/files/15827192/TOOL_-_2006-08-06_-_LIVE___Fresno.part06_L.rar
http://rapidshare.com/files/15905586/TOOL_-_2006-08-06_-_LIVE___Fresno.part07_L.rar
http://rapidshare.com/files/15848166/TOOL_-_2006-08-06_-_LIVE___Fresno.part08_L.rar
http://rapidshare.com/files/15816839/TOOL_-_2006-08-06_-_LIVE___Fresno.part09_L.rar

Monterey International Pop Festival [ 1967]



Yayın Akışı:

01.Combination Of The Two
02.Set Up/San Francisco
03.Preparations Continue
04.Creeque Alley
05.MAMAS AND PAPAS - California Dreamin`
06.CANNED HEAT - Rollin` And Tumblin`
07.SIMON AND GARFUNKEL - 59th Street Bridge Song (Feelin` Groovie)
08.MASAKELA, HUGH - Bajabula Bonke (Healing Song)
09.JEFFERSON AIRPLANE - High Flying Bird
10.JEFFERSON AIRPLANE - Today
11.BIG BROTHER & THE HOLDING CO - Ball And Chain
12.ANIMALS - Paint It Black
13.WHO - My Generation
14.COUNTRY JOE & THE FISH - Section 43
15.REDDING, OTIS - Shake
16.REDDING, OTIS - I`ve Been Loving You Too Long
17.HEDRIX, JIMI - Wild Thing
18.MAMAS AND PAPAS - Got A Feelin`
19.SHANKAR, RAVI - Raga Bhimpalasi
20.Credits

16-18 Haziran 1967’de, toplamda 200.000 kadar müzik dinleyicisinin katıldığı ve “Aşk Yazı”nın belki de doruk noktası olan Monterey Pop Festivali’nde müzisyenler herhangi bir ücret talep etmeksizin çalmıştı. Festival, gâvurun “charity” dediği olguyu müzikle bağdaştırmanın ilk örneklerinden biriydi. The Monterey Pop Foundation isimli bir dernek kurulmuş, festivalin tüm geliri bu derneğe bağışlanmıştı. Halen festivalle ilgili materyal satışından elde edilen gelir burada toplanıyor ve Los Angeles Free Clinic, LA Children’s Museum, UCLA Children’s Hospital gibi kurumlara maddi destek sağlanıyor.

Festivalde folk, caz, soul, R&B, blues, psychedelia, pop, rock ve hatta Hint müziği gibi pek çok alandan müzisyen bir araya getirilmişti. Janis Joplin’in kendini ciddi anlamda gösterdiği ilk yerdi burası. Jimi Hendrix aynı dönemde İngiltere’de oldukça meşhurdu; ancak Birleşik Devletler’de pek tanınmıyordu. Monterey - onu konser listesine dahil etmek için büyük çaba harcayan Paul McCartney’in de yardımıyla - ABD’yi Jimi Hendrix isimli bir gitaristin varlığından haberdar etti. Festival sayesinde The Who, ABD’deki ilk konserini verdi; Jefferson Airplane tüm ABD’de tanınır bir grup haline geldi. Otis Redding beyaz ağırlıklı bir dinleyici topluluğu önündeki ilk önemli konserini burada verdi ve geceden sonra büyük bir yıldızdı. Monterey farklı yerlerden gelen bu müzisyenlerin tanışmaları için önemli bir mekân işlevi gördü.

Konsere katılacak olup katılamayan isimler de en az orada bulunanlar kadar mühimdi: The Beatles’ın Monterey’de sahne alacağı söylentileri almış yürümüştü, her zaman olduğu gibi böyle bir konserin en büyük heveslisi Paul McCartney’di. Ancak bir yıl kadar önce konsere ve tura çıkmayı tamamen bırakma kararı alan Beatles’ın diğer üyeleri buna sıcak bakmadı. The Beach Boys’un performansı son anda iptal edilmişti. Buna sebep olarak gösterilen iki durum vardı: Birincisi, o tarihlerde Carl
Wilson’ın “vicdani ret” davasının görülüyor olması, ikincisi ise Smile albümü henüz tamamlanamadığı için Brian Wilson’ın konsere çıkmak istemeyişiydi.

Donovan ve The Rolling Stones, uyuşturucu bulundurmaları sebebiyle İngiltere’de tutukluydular; vize almakta zorlandıkları için de ABD’ye girişlerde problem yaşıyorlardı. Smokey Robinson festivalin seçici kurulunda olmasına karşın Monterey’de sahne alamadı. Bunun sebebi Motown Records’un sahibi Berry Gordy’nin Motown’a bağlı hiçbir müzisyenin festivalde yer almasına izin vermiyor oluşuydu. Festivalin seçici kurulu tarafından Cream’e de bir teklif iletilmişti; ancak menajerleri bunu reddetmiş, üstelik gruba birkaç yıl boyunca bu tekliften söz etmemişti bile. Eric Clapton’ın bunu öğrendiğinde küplere bindiğini tahmin etmek zor olmasa gerek.

Festival, bir grubun doğuşuna, bir grubun da yok oluşuna tanık oldu. The Byrds üyesi David Crosby, Byrds’le beraber verdiği son konserlerden birine çıktı; aynı zamanda Buffalo Springfield’la da çaldı. Crosby’nin Buffalo Springfield’la çalması Crosby, Stills, Nash & Young’ın temellerini attı. Mamas & the Papas ise Monterey’de sondan bir önceki konserini verdi. Festival öncesinde The Who’nun Pete Townshend’i ve Jimi Hendrix arasında da ateşli bir tartışma yaşandı. Pete Townshend, Who’nun Jimi Hendrix’ten sonra sahne almasını istemiyordu, Jimi Hendrix de aynı şekilde Who’dan sonra çalmak istemiyordu. Organizatörlerden John Phillips konuyu yazı-tura atmak marifetiyle çözdü.

Rock müziğin gidişatının yön değiştirmesinde ve sanatsal yönünün gelişmesinde Monterey Pop Festivali önemli bir rol oynadı. Festivale katılan/katılmayan pek çok grup bu festival sayesinde artık daha özgürdü; çünkü Monterey, insanların popüler müziğe bakışının farklılaşmasında önemli bir rol oynamıştı. Popüler müzisyenler albüm kapaklarından prodüksiyonlarına, şarkılarından kullandıkları müzik aletlerine kadar pek çok konuda daha rahattılar.

Monterey sayesinde rock müzik yeni bir müzik aletiyle de tanıştı. 1966 yılında Robert Moog tarafından geliştirilen Moog synthesizerlar, elektronik müziğin öncülerinden Paul Beaver ve Bernie Krause tarafından tanıtılmak üzere Monterey’e getirildi. Monterey’deki pek çok grubun ilgisini çeken enstrüman kısa bir süre sonra bu gruplar tarafından kullanılmaya başlanarak müzik dünyasında tanındı. Moog günümüzde de birçok müzisyen tarafından kullanılan, özel takipçileri bulunan, efsane haline gelmiş bir çalgı.

Festival, müzik alanındaki ilklerin yanında sinema alanında da bir ilke şahit olmuştu. Özellikle belgesel filmlerine aşina olduğumuz yönetmen Don Alan Pennebaker, sinema tarihinin ilk konser filmini burada çekti. Monterey Pop gibi yaratıcı bir şekilde isimlendirilen filmin yönetmeni Pennebaker: “Monterey’den önce bir konser filminin ne demek olduğunu bilmezdim. Kimse bilmezdi. Böyle bir şey yoktu.” diyor ve ekliyor; “Monterey, Amerikan kültüründe olağandışı bir ana tekabül eder. Müziğe, uyuşturuculara ve her şeye yansıyan yeni bir özgürlük anlayışı havada dolaşıyordu; tıpkı yaklaşan bir kasırganın habercisi gibi.”

1 yıl kadar sonra Monterey Pop Festivali’nin ikincisi yapılmak istendi, şehrin yöneticileri buna izin vermedi. 1969 yılında ise Monterey’nin organizatörlerine festivali yeniden düzenlemeleri için bir teklif sunuldu, bu sefer de organizatörler kabul etmedi. 1967 yılındaki atmosfer kısa bir süre içerisinde değişmişti. En ufak bir olumsuzluğun, bir ölümün, yaralanmanın, tutuklanmanın, herhangi bir şiddet gösterisinin, hatta bir dozaşımı olayının bile yaşanmadığı Monterey’den sonra festival düzenlemenin bedelleri artmıştı. Güvenliği sağlamak eskisi kadar kolay değildi. 1967’nin naif ruhu uçup gitmişti artık, bundan sonraki başka hiçbir festival Monterey’ye benzeyemezdi.

Monterey Uluslararası Pop Festivali tüm rock müzik festivallerinin atası olmasına rağmen verdiği duygu bakımından diğerlerine göre epey farklıydı. İki yıl sonraki Woodstock, Monterey’nin aksine (her ne kadar “zorunlu kalınarak” ücretsiz olsa da) ticari amaçlarla gerçekleştirilmişti. Daha çok insana ve daha çok eğlenceye sahip olmasına karşın Monterey’deki huzuru, rahatlığı ve aile hissiyatını içerememişti. Yıllar sonra düzenlenen Live Aid, yardım amaçlı bir festival olsa bile Monterey’deki samimiyeti ve naifliği hissettirmekten çok uzaktı.

http://rapidshare.com/files/14711764/MPF1.part01.rar
http://rapidshare.com/files/14711768/MPF1.part02.rar
http://rapidshare.com/files/14711767/MPF1.part03.rar
http://rapidshare.com/files/14711761/MPF1.part04.rar
http://rapidshare.com/files/14711769/MPF1.part05.rar
http://rapidshare.com/files/14711786/MPF1.part06.rar
http://rapidshare.com/files/14711766/MPF1.part07.rar
http://rapidshare.com/files/14711774/MPF1.part08.rar
http://rapidshare.com/files/14711785/MPF1.part09.rar
http://rapidshare.com/files/14711775/MPF1.part10.rar
http://rapidshare.com/files/14711904/MPF1.part11.rar
http://rapidshare.com/files/14711779/MPF1.part12.rar
http://rapidshare.com/files/14711776/MPF1.part13.rar
http://rapidshare.com/files/14711772/MPF1.part14.rar

Shocking Blue - Greatest Hits Around The World



Videoda grubun farklı zamanlarda ve mekanlarda verdikleri canlı performanslarını ve mariskayla yapılmış bir röportajı içeriyor.

Parça Listesi:

GREATEST HITS

01.Venus
02.Mighty joe
03.Never marry a railroad man
04.Shocking you
05.Blossom lady
06.Out of sight out of mino
07.Inkpot
08.Oh lord
09.This America
10.Take me high
11.Loving you

AROUND THE WORLD

01.I aint never
02.Red leaves
03.Navajo tears
04.Never release the one you love
05.Shadows
06.Who have my soul
07.My babe
08.I like you
09.Blue jean
10.Inkpot
11.Rattler

BONUS

01.Venus
02.Venus(live)+interview mariska
03.Venus
04.One million!

http://rapidshare.com/files/115073081/SHOCKING___BLUE.part01.rar
http://rapidshare.com/files/115089870/SHOCKING___BLUE.part02.rar
http://rapidshare.com/files/115102184/SHOCKING___BLUE.part03.rar
http://rapidshare.com/files/115122788/SHOCKING___BLUE.part04.rar
http://rapidshare.com/files/115149458/SHOCKING___BLUE.part05.rar
http://rapidshare.com/files/115186845/SHOCKING___BLUE.part06.rar
http://rapidshare.com/files/115323444/SHOCKING___BLUE.part07.rar
http://rapidshare.com/files/115339628/SHOCKING___BLUE.part08.rar
http://rapidshare.com/files/115353913/SHOCKING___BLUE.part09.rar
http://rapidshare.com/files/115369943/SHOCKING___BLUE.part10.rar
http://rapidshare.com/files/115390718/SHOCKING___BLUE.part11.rar
http://rapidshare.com/files/115410004/SHOCKING___BLUE.part12.rar
http://rapidshare.com/files/115424672/SHOCKING___BLUE.part13.rar
http://rapidshare.com/files/115430621/SHOCKING___BLUE.part14.rar

Ece Ayhan - Mor Külhani



MOR KÜLHANİ

1.Şiirimiz karadır abiler

Kendi kendine çalan bir davul zurna
Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan
Taşınır mal helalarında kara kamunun
Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir

Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler

2.Şiirimiz her işi yapar abiler

Valde Atik'te Eski Şair Çıkmazı'nda oturur
Saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür
Kötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta
Saatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir

Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler

3.Şiirimiz gül kurutur abiler

Dönüşmeye başlamış Beşiktaşlı kuşçu bir babanın
Taşınmaz kum taşır mavnalarla Karabiga'ya kaçan
Gamze şeyli pek hoş benli son oğlunu
Suriye hamamında sabuna boğmasının şiiridir

Oğullar oğulluktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler

4.Şiirimiz erkek emzirir abiler

İlerde kim bilir göz okullarına gitmek ister
Yanık karamelalar satar aşağısı kesik kör bir çocuğun
Kinleri henüz tüfek biçimini bulamamış olmakla
Tabanlarına tükürerek atış yapmasının şiiridir

Böylesi haftalık resimler görür ve bacaklanır abiler

5.Şiirimiz mor külhanidir abiler

Topağacından aparthanlarda odası bulunamaz
Yarısı silinmiş bir ejderhanın düzüşüm üzre eylemde
Kiralık bir kentin giriş kapılarına kara kireçle
Şairlerin ümüğüne çökerken işaretlenmesinin şiiridir.

Ayıptır söylemesi vakitsiz Üsküdarlıyız abiler

6.Şiirimiz kentten içeridir abiler

Takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir
Bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla

Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?



http://rapidshare.de/files/47345252/ece_ayhan-mor_kulhani.rar.html

Kadıköy Underground Poetix - ( KUP ) - İlk Sayı





Genel yayın yönetmeni: Kaan Çaydamlı / Şenol Erdoğan

K.U.P 1. Dereceden Yardımcı Birim: Rafet Arslan, Taylan Cenan, İnan Aru, Kerem Kamil Koç

Yazı İşleri Üst Birimi: Melis Oflas, Merve Darende, Tuğba Diyar, Artemis Günebakanlı

Sayfa sayısı: 265
Basım tarihi: 2020

Duyduk ki, KUP'un ,Kadıköy Underground Poetix, ilk sayısının olduğu link kırılmış.
Tamam, yenisi aşağıdadır...

http://www.zshare.net/download/60680698a3dfb9d7/

18 Mayıs 2009 Pazartesi

duyuru !

blogger'dan aşağıdaki maili aldık..
belki standart bir prosedürdür, bilemiyoruz.

bildiğimiz şey bu ülkede yarın ne olacağının belli olmadığı..
konu spamden açılır, telif meselesine gelir, "inceleme" ne menem bilemiyoruz:)
bundan bir şey çıkmaz, yarın bloglar engellenir;ondan bir şey çıkmaz,birileri telif konusunda şikayetçi olur,blog kapatılır..

paylaşımlar devam edecek,burası günün birinde olmasa da devam edecek. blogun içeriğini düzenli olarak kaydediyoruz.

olası ulaşamamalarda, engellenmelerde yeni yol haritamızı öğrenmek, yeni ad ya da adres konusunda bilgi almak için bize mail gönderebilirsiniz.

amacımız bir info mail defteri hazırlayıp, orada bulunmak ve içeriğimizi takip etmek isteyen kimselere yukarıdaki ve benzer durumlarda konumumuzu bildirmek.bunun için

subculturia@gmail.com a mail gönderebilirsiniz.

selamlar...

" Merhaba,

Şu konumdaki blogunuz olası bir spam blog olarak tanımlanmıştır: http://subculturia.blogspot.com/. Bunu düzeltmek için, lütfen [...] adresindeki formu doldurarak inceleme isteğinde bulunun.

Blogunuz, incelenmediği takdirde 20 gün içinde silinecek ve bu süre içinde tüm okuyucularınız bir uyarı sayfası görecektir. İsteğinizi aldıktan sonra, iki iş günü içinde blogunuzu inceleyip blogunuzun kilidini kaldıracağız. Blogunuzu inceleyip spam olmadığını doğruladıktan sonra, blog kilidi kaldırılır ve Blogger kumanda panelinizdeki mesaj artık görüntülenmez. Bu blog size ait değilse, herhangi bir şey yapmanız gerekmez ve size ait olan diğer bloglar etkilenmez.

Otomatik sınıflandırıcı kullanarak istenmeyen içerikleri buluyoruz. Otomatik spam algılama, doğası gereği belirsizdir ve bazen sizinki gibi bir blog da yanlışlıkla işaretlenir. Bu hatadan dolayı özür dileriz. Ancak bu tür bir sistem kullanarak, spam gönderenler yerine sizin gibi blog gönderenlere daha fazla depolama alanı, bant genişliği ve mühendislik kaynakları ayırabiliyoruz. Daha fazla bilgi için bkz. Blogger Yardımı: [...]

Spam'la mücadele çalışmalarımıza yardımcı olduğunuz ve anlayışınız için teşekkür ederiz.

Saygılarımızla,

Blogger Ekibi

Not: Son bir hatırlatma: Bir inceleme talebinde bulunmazsanız blogunuz 20 gün içinde silinecektir. İnceleme isteğinde bulunmak için şu bağlantıyı tıklayın: [...]

allen ginsberg - " howl "



Allen Ginsberg Kimdir?

Allen: şair ve Yahudi sosyalisti bir babanın, aşırı komünist ve ruh hastası anneden döllediği genetik manyak. Whitman’la ilk gençliğinde tanışmış olsa da (ki Rexroth günün birinde şöyle diyecekti: “Amerikan şiirindeki uzun, Whitmancı, popülist, sosyal devrimci geleneğin neredeyse kusursuz bir uygulaması”) avukatlık okuma yönlendirmesi yapan babasının sesi baskın çıkmıştır. Ne hukuku canım, okulda tanışıp dost olacağı iki adamın adı Kerouac ve Burroughs olan birinden “ne beklenebilirdi ki?”. Çok zaman geçmedi, Burroughs’un kitaplarından yakinen tanıdığımız şu meşhur Times Meydanı(Amerika’yı yıkmak için üst bölgesi belki de gerçek Amerika)’nda aldı soluğu Allen: Times demek; ibnelik demekti, hırsızlık, junk ve polis demekti. Hemen akabinde (doğal olarak) Kerouac gibi yollarda buldu kendini. Temelinin en önemli taşlarını “On the Road” ile yakın zamanlı yayımlanan “Howl” kitabını yayımlayarak ve kafayı uzak doğu öğretileriyle sıyırıp Orlovsky’ye aşık olarak attı.

Ginsberg’in LSD ile olan yakın ilgisi ve Budizmin Amerikalı Budası konumuna hızla yükselişi onu Beat kuşağının sözde ardılları hippiler arasında da en üst mertebeye taşıyacaktı. Dylan ile olan yakın muhabbeti, filmlerinde yer alması falan onu en bi popüler kıldı. Katılmadığı eylem kalmayan Ginsberg’in neredeyse tanışıklığı kalmayan bir müzik gurubu da yoktu; alttan alta underground müzik piyasasının yönlendirici ve kült adamı olmaya başladı. Sayısız iş yaptıysa da bunlar arasında Beat Kuşağı için en önemli olanı kesinlikle Norapa Enstitüde ki Jack Kerouac Şiir Okulunu kurmasıydı. (Bu önem tartışılır elbet, bazılarımız için Kerouac ve okul ifadelerinin yan yana gelmesi mide bulandırıp kusmaya yetmektedir.)

Ginsberg kendisini: “sessiz düşünceleriyle CIA’i tüketen, söylediği Blues ezgileriyle zencileri mest edip rockçuları ağlatan, adalet bakanlığını havaya uçurmak isteyen, 48’inden sonra Tanrı’dan ve ölümden korkmayan, dünyanın en akıllı adamı olarak tarihe geçmek isteyen” biri olarak nitelemekteydi. Bunu becerdi de: FBI kayıtları tutulamaz haldeydi, “üst üste konduğunda 3 metreyi buluyorlar” diyordu Allen; FBI onu “bölücü” olarak listesine aldı, “delilleriyle kanıtlanmıştır ki: duygusal karmaşa yaşayan, irrasyonel yıkıcı” cümleleriyle fişlendi, Reagan döneminde hazırlanan “uygunsuzlar”, Nixon tarafından belirlenen “düşmanlar” listesinde “şereftir” diyerek yerini aldı. 1970 senesinde FBI onu, “İÇ GÜVENLİK SORUNU” olarak niteliyor ve gözetim altında tutuyordu. “Tehlikeli-Bölücü” ilanı artık kaçıncıydı kimse bilmiyordu. Prag ve Havana konuşmalarında, polise güç kullanmaktan dolayı ihraç edildi.

Ginsberg, Galeri-6’de, Howl’u okuduktan sonra McCulure şöyle diyecekti: “Bir bariyer yıkıldı! Bir insan sesi ve bedeni: Amerika’nın sert duvarına, onun ordularına, akademilerine, kurumlarına, düzeninin sahiplerine ve güç destekli temellerine karşı gürledi.”

Bilgeliğin sarayına giden yolun taşkınlığın ahırından geçtiğini Blake’den öğrenmişti Allen. Bu yeterliydi! Ginsberg’in ölümü diğerlerinin ölümüne benzetilememek noktasında haklılık kazanır. Ginsberg, kuşağın çocuğu olduğu kadar dünyanın da çocuğu olmuştu zira.

Allen, dünya ile uğraşıyordu; Allen, Amerika’yla, Başkanla uğraşıyordu; yaşasaydı şimdi Allen Iraktaydı ve göt deliği Bush ile uğraşıyordu; Ginsberg makine çağıyla boğuşuyordu. Deliydi, delirmiş ya da delirtilmişti: sadece rüyalarında Blake kendisine şiirler okuduğu ya da Wittman’ı süpermarkette gördüğü için değil. Öte yandan onu delirten şey dünyaydı, âşık olduğu “koca oğlan Amerika”ydı. Allen’ın deliliğini psikanaliz sonlandıramazdı elbet, doktoru kendisine sürekli olarak “sen normalsin” diyordu; “Bingo! normalim” dedi Allen, o zaman durum çok basit, “ben normal olansam dünya delirmiş durumda.

Zaten bu delilik -“öteki delilik”- bağlamında Beat Kuşağının hangi evladının “normal” olduğu söylenebilirdi ki: Kerouac mı normal di, Beat’i yaratan adam, ya da karısının kafasını havaya uçuran ibne junky Burroughs mu normaldi, zen kaçığı Snyder normal miydi, piçlerin piri Cassady ya da…

Allen Ginsberg, yakın tarihteki en tanınmış çağdaş şairlerden biridir-de-. 1926’da Nevada / New Jersey’de doğdu “kutsal ibne”. Ginsberg de diğer çocuklar gibi şair olarak bilinmezden evvel birçok işle uğraştı: kargo gemilerinde işçilik, nokta kaynakçılığı, bulaşıkçılık ve hamallık bunlardan birkaçı. Frisco’daki şu bizim meşhur Six Gallery dinletisi de dahil olmak üzere, birçok şiir dinletisine katıldı. Binlerce kişinin -izleyici olarak- yer aldığı dünyanın en büyük şiir okuma gecesi “kutsal komün”ün as adamıydı.

1954’te Frisco’lu ressam Robert Lavigne, Ginsberg’i modeli ve arkadaşı Peter Orlovsky ile tanıştırdı. Bu tanışmadan kısa süre sonra Orlovsky ve Ginsberg sevgili oldular ve birlikte yaşamaya başladılar. İlişkilerini “evlilik” olarak tanımlıyorlardı. Kısa süreli ayrılıklara rağmen ilişkileri Ginsberg’in ölümüne kadar (Nisan 1997-Ne kadar yakın bir ölüm kokuyor değil mi bu tarih, sanki biz 50’lerde Frisco’nun sokaklarında onlarla beraber aylaklık edip şiir döktürmüşüz gibi) böyle sürdü. Allen aslında herkese aşkını itiraf eden bir varlıktı, herkesi emmek isteyen ve bunu çok seven bir sik emiciydi O.

Ginsberg yaşamı boyunca -doğal olarak- birçok ödül aldı, bunların Onun için bir önemi olduğuna inanmıyoruz elbette ki: Woodbury şiir ödülü, bir Guggenheim üyeliği, National Book ödülü, NEA ödülleri ve Before Columbus Vakfı’ndan yaşam boyu başarı ödülü, falan filan falan…

Ginsberg, neredeyse epik diyebileceğimiz şiiri “Howl”un yanı sıra burada bahsetmeyeceğimiz kadar çok kitaba imza attı. Yazılarının çoğu “tartışmalı” ve “müstehcen” olarak yorumlandı, her ne demekse. “Howl”un bir dinletide okunması, Lawrence Ferlinghetti’nin tutuklanmasıyla sonuçlandı. Otoriteler Ginsberg’in homoseksüelliği ve seks hakkındaki açıklığından rahatsız oldular. Ginsberg, yazılarının bir kısmında da uyuşturucu maddelerden ve bunların etkisi altındayken yaşanan deneyimlerden bahsediyor -yani yapılması gereken en doğal şeylerden bir kaçını yapıyor- du. Ve bu, dünyanın zoruna gitmişti.

Jack Kerouac, William Carlos Williams ve Kenneth Rexroth gibi önemli isimler Ginsberg’in önemini anlamışlardı. Ginsberg, Kerouac’ın spontane ve kaygısız yazım stilinden çok etkilenmişti ve kendisi de zaman zaman bu metodu kullanırdı. Bir keresinde Williams’tan esinlenerek, onun şiirlerinin bir kısmını konuşma diline çevirdi. Williams, sonucun başarısı karşısında çok hoşnuttu.

Döneminin birçok yazarı gibi Ginsberg de mistik olana ulaşmak istiyordu. William Blake de dahil olmak üzere 19. yüzyılın metafizikçi şairleri, en büyük esin kaynaklarından biriydi. Marihuana ve benzedrin gibi maddeler kullanmasındaki asıl amaç, zihnini genişletmek ve ruhani olana ulaşma isteğiydi, ya da gerçeği siz tahmin edin. Yazılarının büyük bölümünü -Howl da dahil olmak üzere- uyuşturucu maddelerin etkisi altındayken yazdığını söylerdi, ve bu doğruydu. (Aslında bu cümleleri sadece “olay”a uzak okuyucu potansiyelinin varlığını düşünmek zorunda olduğumdan kurmak durumundayım, “siz” anlayın artık.)

Yazılarının birçoğu savaş motifleri içerir; Nazi gaz odaları ve Vietnam, birçok şiirine konu olmuştur.

Ginsberg, sınırları aşan Beat yazarlarından biridir, bu dönemin yazarlarına ilgi duymayan birinin bile onun yazılarına bir göz atması gerekir. Ölümünden sonra, City Lights, Ginsberg için, şiir kasetlerinin de dinletildiği bir kutlama düzenledi.

Ginsberg’in yazıları Thoreau, Emerson ve Whitman’la kıyaslanmaktadır ve bu yazıların “eski agnostik geleneği” yaşattığı söylenir.

Senol Erdogan

NEDEN HOWL :

Howl bir manifestodur.

Beat Generation’ı anlatan “detay”ından dolayı ilk ve tek şiirdir.

Beat Kuşağının ve özellikle Frisco Şiir Rönesans’ının lokomotifi olmuş iki şiir ve öncül bir şair vardır: Allen Ginsberg’in “America”sı ve “Howl”u.

Amerikan hükümetince kitabın yasaklatıldığını ve yayıncıları olarak L. Ferlinghetti ve Shigeyoshi Murao’nun mahkemede yargılandığını ilk baskı olan 500’ün yasaklatıldığını lakin sonrasında kitabın serbest kaldığını ve defalarca baskı yaptığını sanırım artık herkes biliyor?

1955’de Amerika gerçekten Ginsberg’den ve Beat Hareketinden korkmuştu. Sadece Amerika değil dünya da şiirin gücünü görmüştü. City Lights’ın “Number Four Pocket Poet Series” numarasıyla yayınladığı Howl bugün hala aynı kapakla City Lights’ca Frisco’da basılmaya devam ediyor. (2006 senesi Howl’un ellinci doğum yılıydı.)

Tom Waits’den Philip Glass’a değin onlarca kişi Howl’u yorumladı, Howl bugün hala canlı ve yaşamın içine güçle karışmayı sürdürüyor.

Howl Amerikan edebiyatında bir dönüm noktası olmaktan çok yeni bir (şiir) çağın(ın) başlangıcıydı da. Ki W.C. Williams’ın Ginsberg’in eserine önsöz yazması da çok şeyi sözlere gerek kalmadan ifade ediyordu.

Howl 7 Ekim 1955 senesinde Frisco’da Six Gallery’de ilk olarak okundu. Ve City Lights’dan basılmaya başlayacak olan Beat şairleri serisinin lokomotifiydi.

Neal Cassady, Jack Kerouac, William S. Burroughs, Peter Orlovsky, Lucien Carr ve Herbert Huncke Allen Ginsberg şiirinin ana figürleridir.

Ginsberg, şiirini III bölüme dağıtırken üç ayrı yapıyı serimlemiştir. İlk bölümde 1940 ve 50’lerin sahnesini gözümüzün önüne koyar; tüm figürlerini, şairleri, politik radikal noktaları, jazz müzisyenlerini psychedelic drugları ve açılımlarını, ikinci bölümde ise endüstriyel uygarlığı, peyote vizyonlarını ve Moloch’u Hebrew İncili’nin Leviticus kavramına-vadedilmiş ülke: Canan / Kenan- bağdaşık olarak koyar sahneye. Üçüncü bölümde ise Carl Solomon ve klinik süreç üzerinde yoğunlaşır.

“Footnote” ise tekrarlardan oluşan her şeyin kutsallığına dair bildirisel bir mantradır.

Howl’a değinen bir giriş yazısında yapılması gereken yegâne şey şiirin yazıldığı bu kişinin kimliğine dair somut bilgiler vermektir:

Carl Solomon 30 Mart 1928’de Bronx / New York’ta doğdu. 1939’da babasının ölümünden sonra depresyona girdi. “Sonunda tam bir keşmekeşe dönüşen disiplinsizlik ve ve zihinsel maceralara sürüklendim” der.

Solomon, liseden on beş gibi size tuhaf gelebilecek bir yaşta mezun oldu ve New York City College’a kaydoldu. Fakat 1943’te Birleşik Devletler Donanması’na katılmak üzere okuldan ayrıldı. Denizci olarak Polonya, Yunanistan, İtalya ve Fransa’ya yolculuk etti. Fransa’da André Breton’un sürrealist sergisini, Jean Genet’nin ilk tiyatro oyununu gördü ve Antonin Artaud’dan şiirler dinledi. Solomon, dadaist ve sürrealist şiirler okumaya başladı; kendisini Kafka’nın kahramanı K ile özdeşleştirerek deli olduğuna karar verdi. 1949’da, yirmi bir yaşına bastığında, New York’taki Psikiyatri Enstitüsü’ne yattı ve şok tedavisi görmek için gönüllü oldu.

Solomon’un biyografi yazarı Tom Collins’e anlattığına göre, insülin şok tedavisinden çıktıktan sonra, yeni bir hasta olduğunu düşündüğü birini gördü. Bilinci açılırken şöyle mırıldandı: “Ben Kirilov.” (Dostoyevski’nin Ecinniler’indeki nihilist.) Allen Ginsberg’in cevabı “Ben de Mişkin” (Budala’nın kahramanı) oldu. Ginsberg, Solomon’un şok tedavilerinden sonra söylediklerini not ediyordu. Daha sonra bu sözleri –“pubic beards” ve “lunatic Saint” gibi- Howl for Carl Solomon’a dahil etti.

Solomon hastaneden ayrıldıktan sonra, karton kapaklı kitaplar basan amcası A. A. Wyn için çalışmaya başladı. Burroughs’un Junky’sini ve Kerouac’ın 36.5 metre uzunluğunda şeffaf kopya kâğıdı rulosuna yazılmış On The Road’ı bastı.

Solomon, Pilgrim State Hospital, Suggestions to Improve the Public Image of the Beatnik ve The Class of ‘48’in de içinde bulunduğu ilk kitabı Mishaps, Perhaps’i 1966’da yayımladı.

Pilgrim Devlet Hastanesi isimli metninde Carl şunları yazdı:

“Birisi Pilgrim’e girer, sanki ölü-evidir orası. Birisi koğuşta oturup bekler. 5 doktor çıkagelir, hastanın gözleri nemlenir.

Şok tedavisi hazırlanır. Biri uyanır, şaşkın.

Allen gelir ve der ki, “Atışmayın onlarla. Ne derlerse yapın.”

Zaman yeniden gösterir yüzünü. Eve gitme vakti. Kadınlarla yatmak yıpratmıştır sizi. Sonra bir an düşünürsünüz, “Mademki bir yazarsınız, bir şeyler yapmalısınızdır.”

Şu sözünü ettiğiniz Nerval ve Proust’u çözmek zor olmalı.

Arap kökenli genç bir adam yanaşıyor size. Nasser’den söz ediyor ve başlıyor Samî karşıtı bir hakarete.

Dr. Reth ise Romen-Yahudisi kökenli genç bir adam. Anladığım kadarıyla, kurumdaki diğer doktorlardan daha parlak bir özgeçmişe sahip.

‘Tristan Tzara’ diyorsunuz ona, şıp diye anlıyor. Grup terapisi uzmanlık sahası. Hastalar geliyor ona, birbirlerini parçalara ayıran hastalar. Terapi seanslarında kıyametler kopuyor.

“Solomon, sen iyileşmek istemiyorsun, senin tek derdin belaya bulaşmak.” Püskürtüyor, çocuğu yere seriyorum. “Geberteceğim onu, ucunda Matteawan’a gönderilmek olsa da.”

Bir sohbetimizde Bodenheim’ın katili Weinberg’i tanıdığını ifşa etmişti bana. Bodenheim’ın homoseksüel olduğunu ileri sürüyor Davis.

Midem bulanmakla beraber reddediyorum bu iddiayı.

Yıllar sonra köye dönünce Bodeinheim’ın isminin lekesiz olduğunu gördüm. Davis Pilgrim’den kaçmış. Başına ne geldiğini bilmiyorum, ama o yüzü hiç unutamadım. İnsanlıktan çıkmıştı o.

Onu Corso’ya benzetirdim, her ikisi de devrimci şahsiyetlerdi güya. Corso’ya yeniden rastlayınca fikrimi değiştirdim. Corso bir edip ve imanlı bir Katolik’tir.

Benim neslimin genç erkekleri arasındaki suç eğilimine galebe çalmak imkânsızdır. Topumuz sokak çocuğuyuz. Beleşçilik kanımıza işlemiş. Gide ve Cocteau’ya sorun bizi. Genet’nin Fransızcasından yararlanmak için beni tercih edin, bütün mesele bu. Bir başkasını kendinize kul-köle yaparsanız, Tanrı sizsiniz.

Ah! Şu aptalca lisan. Hemingway bir mermiyle tahtalıköyü boyladı. Camus araba kazasında öldü.

Hepsi bir yana, Artaud ölümünden on yıl sonra moda oldu alay edilen bir kaçık olarak.

Berchtesgaden. Führer (Adolf Hitler) ve sarışın çocukları. Şu sahneye yeni çıkan Castro adlı adam da kim? Köyde siyasetle pek haşır neşir yeni genç komünist bilmişler türedi.

Onları anlayamasam da iyi adamlar.

Kennedy bunca olan bitenden sonra pek iyimser görünüyor. Kim bilir, hayatıma bir tür saygınlık katacak belki de. Kabineye bir Yahudi atadı bile.

O bir Katolik aslen. Amerikan halkının nezdinde demokratik düşüncenin öncüsü. Günlük hayattaki Nihilizm (hiççilik)’in tersine demokrasi. Ümit yahut ümitsizlik. …”

Solomon, Howl’un “I saw the best minds of my generation destroyed by madness starving hysterical naked” dizesinde (giriş dizesi) kemikleşmiştir.

Tıpkı “Draggin themselves though the negro streets at down looking for an agry fix” de (yukarıdaki dizenin hemen ardından gelen sıra) Harlem, Time Square ve adamı Huncke’den ve dönen junk ortamından bahsettiği gibi.

Şiirinde “starry dinamo” “machinery of night” gibi ifadelerle Dylan Thomas’a da göndermeler yapan Allen Ginsberg’in hele ki 55’te D.T. ve W.C. Williams’dan ne denli etki ve öykünüş içinde olduğunu biliyoruz.

Bir diğer önemli husus da Howl şiirinin kuşağın diğer bireylerinin yaşamlarından -yani eserlerinden- anekdotlar barındırmasıdır. Kerouac’ın eserleri başta olmak üzere Philip Lamantia’yı da sayarak listeye kuşağın tüm “gerçek üye”lerini dahil etmemiz gerek.

Örneğin Jack’in Visions of Cody’si Howl adına önemli bir kaynaktır. Metnini uzun zaman içinde ve detaylarla örer Ginsberg, Kerouac’ın mektuplarından cımbızla çekilmiş kelimeler çok az okuyucunun farkına vardığı çok önemli detaylardır.

Bu kurgu mantığıyla ilginç bir kolaj formuna da sahiptir Howl. Howl bu anlamda aşırı denebilecek denli “kapalı” bir şiirdir, açıkçası; Ginsberg’in kendi yazdığı notları olmasa (bkz; bu pasajın son cümlesi) kuşağın yazarlarının bir kaçı haricinde okuyucunun –ki özellikle Türkiye’de- Howl’dan bir şey anlaması imkânsız olurdu. Çeviride “birebir” Allen’a sadık kaldığımdan dolayı açıklayıcı ve kavrayıcı olacak kelimeleri dahi hiçbir şekilde kullanmadım, aşırı uğraş, şiirin çevirisinin şiirin anlaşılabilmesi noktasında olumlu bir etken olsa da özellikle ilk bölümdeki “yaşanmışlıklar”ın şifrelenmiş bir şekilde ortaya konması gene de kuşağı “gerçek anlamda”yı bırakın arkeolojik bir anlamda tanımayan insanlar için anlaşılması imkânsız bir hale getirmektedir. Bu sebepten dolayı eserin sonunda şerhvari bir ek bulacaksınız.

Sıralı olarak gidersek soğuk savaş ve savaş sonrası dönem ve dönem siyasetinin anarşist ve benzeşik aktivist hareketlerin ve elbet kendi başına Vietnam Savaşı’nın, öğrenci hareketlerinin de Howl’un oluşumunda ve dahi beslenmesinde tematik önemi söz konusudur.

Kerouac’ın benzedrininden Burroughs’un junkına ve o dönemindeki çalışmaları Yage Letters ve Queer’e (bkz. 6:45 Yayıncılık) ve de Huncke’nin cümleleri ve kokain nabzına dek tüm gidişatın Howl’da izini sürmek mümkün.

Howl’un halüsinatif bir metin olduğunu söylerken (söyledik mi ) kastettiğim şey druglar değildir elbet, metnin kendisi bu etkiye sahiptir ve okuyucuya uzak ve yabancı ve dahi anlamsız gelecek ifadeler bu yapıdan kaynaklanmaktadır. Bu anlamda Howl’daki birçok betimleme ve benzetme de bu zihin akışkanlığı ve anımsayıştan taban bulur.

Howl’un bir özelliği de dönemin kültürü hakkında önemli ve özel ve de tarihsel bilgileri minik detaylar şeklinde sunmasıdır: Fugazzi’den Jukebox’a, kendi içsel yaşamlarından aile yapısına, amerikan pop kültürüne ve edebiyat dünyasına, devletin hastane yapısı ve hasta tedavi zihniyetine, Elizabeth’in amına, Walt Whitman’ın şiirine dönemin sosyo-politik yapısına, Kızılderili vizyonlarından zen eğitimine, Burroughs’un uyuşturucu seyahatlerinden Neal ve Jack’in yol yazınlarına değin kent yaşamının da nabzını hiç elden bırakmayan bir “beat arkeolojik kazı sahası”dır Howl.



-----allen ginsberg "howl", şenol erdoğan tarafından paylaşıma açılmış olup, şu anda indirmekte olduğunuz e-kitap haline borges defteri emekçileri tarafından getirilmiştir.-----

http://rapidshare.de/files/47208401/allen_ginsberg-howl.rar.html

10 Mayıs 2009 Pazar

Metal: A Headbanger's Journey - Bir Metalcinin Yolculuğu



http://rapidshare.com/files/35554395/AHeadbangersJourney.part1.rar
http://rapidshare.com/files/35559615/AHeadbangersJourney.part2.rar
http://rapidshare.com/files/35567127/AHeadbangersJourney.part3.rar
http://rapidshare.com/files/35573030/AHeadbangersJourney.part4.rar
http://rapidshare.com/files/35589760/AHeadbangersJourney.part5.rar
http://rapidshare.com/files/35597348/AHeadbangersJourney.part6.rar
http://rapidshare.com/files/35603366/AHeadbangersJourney.part7.rar

DVDRIP Belgesel - Uyumlu Türkçe altyazı dosyanın içinde.

Bob Dylan : "No Direction Home" / "Eve Dönüş Yok"



http://rapidshare.com/files/100021068/HomBoDyla.part01.rar
http://rapidshare.com/files/100023591/HomBoDyla.part02.rar
http://rapidshare.com/files/100026241/HomBoDyla.part03.rar
http://rapidshare.com/files/100028933/HomBoDyla.part04.rar
http://rapidshare.com/files/100031708/HomBoDyla.part05.rar
http://rapidshare.com/files/100034725/HomBoDyla.part06.rar
http://rapidshare.com/files/100037484/HomBoDyla.part07.rar
http://rapidshare.com/files/100040350/HomBoDyla.part08.rar
http://rapidshare.com/files/100043045/HomBoDyla.part09.rar
http://rapidshare.com/files/100045707/HomBoDyla.part10.rar
http://rapidshare.com/files/100048336/HomBoDyla.part11.rar
http://rapidshare.com/files/100051160/HomBoDyla.part12.rar
http://rapidshare.com/files/100053922/HomBoDyla.part13.rar
http://rapidshare.com/files/100056363/HomBoDyla.part14.rar

DVDRIP Belgesel - Türkçe altyazı dosyanın içinde.

Jimi Hendrix [1973]



Hazırlanan bu belgeselde, Jimi Hendrix'in ailesiyle, dostlarıyla ve Eric Clapton, Mick Jagger, Peter Townhends ve Little Richard gibi diğer rock efsaneleriyle birarada çekilen görüntüleri bulunuyor. Daha da iyisi, Monterey, Woodstock ve Isle of Wight festivallerinde, Londra'daki Marquee Club'da ve Filmore East'te çekilen konser görüntüleri var.

http://rapidshare.com/files/155531098/Jimendtorri.part1.rar
http://rapidshare.com/files/155535296/Jimendtorri.part2.rar
http://rapidshare.com/files/155539449/Jimendtorri.part3.rar
http://rapidshare.com/files/155543493/Jimendtorri.part4.rar
http://rapidshare.com/files/155549484/Jimendtorri.part5.rar
http://rapidshare.com/files/155554055/Jimendtorri.part6.rar
http://rapidshare.com/files/155558471/Jimendtorri.part7.rar

Türkçe Altyazı rar dosyası içinde mevcuttur.

Maria Peszek - Miasto Mania (2005)



1.Moje miasto
2.Cmy
3.Mam kota
4.Sms
5.Ballada nie lada
6.Pieprze to miasto
7.Czarny wtorek
8.Lali Lali
9.Mgla
10.Nie mam czasu na seks
11.Mily mój

http://rapidshare.de/files/47109931/Maria_Peszek_-_Miasto_Mania__2005_.rar.html

Blog tavsiyemizdir...

Joy Division - The True Story Of The Meteoric Rise And Fall Of One Of The Greatest Bands Of Our Time [2006]





1976’da endüstrileşme sonrasını yaşayan yıkık dökük ve sefil Manchester şehrinden gelen dört adam bir Sex Pistols konserine gittiler. Joy Division isimli bir grup kurdular. Üç yıl sonrasında sanat, hayat ve ölüm söz konusu olmuştu. 30 yıl sonrasında ise, grup neredeyse o zaman olduğundan daha geniş bir dinleyici kitlesine sahip ve etkisi hâlâ sürüyor. Joy Division günümüzün kariyer ve gelir odaklı müzik endüstrisi ve medya maymunu pop kültüründe köklü ve aykırı bir mirası temsil ediyor. Hayatta kalan (şimdi New Order ismiyle tanınan) grup üyelerinin bugüne kadar görülmemiş katkısıyla, daha önce izlenmemiş canlı performanslar, şahsi fotoğraflar, filmler ve yeni keşfedilmiş kasetlerle bezenen belgesel, Joy Division’ın hikayesini aktarıyor: İngiltere’nin büyük bir sosyopolitik değişimden geçtiği bir dönemin ve bu dört adamın ekonomik veya kültürel engel tanımadan yarattıkları efsanevi müzik mirasının hikayesi.

http://rapidshare.com/files/96937929/Joy.Division.2006.FESTiVAL.DVDRip.XviD-TNAN.part1.rar
http://rapidshare.com/files/96938117/Joy.Division.2006.FESTiVAL.DVDRip.XviD-TNAN.part2.rar
http://rapidshare.com/files/96938333/Joy.Division.2006.FESTiVAL.DVDRip.XviD-TNAN.part3.rar
http://rapidshare.com/files/96938760/Joy.Division.2006.FESTiVAL.DVDRip.XviD-TNAN.part4.rar
http://rapidshare.com/files/96939302/Joy.Division.2006.FESTiVAL.DVDRip.XviD-TNAN.part5.rar
http://rapidshare.com/files/96939619/Joy.Division.2006.FESTiVAL.DVDRip.XviD-TNAN.part6.rar
http://rapidshare.com/files/96939708/Joy.Division.2006.FESTiVAL.DVDRip.XviD-TNAN.part7.rar
http://rapidshare.com/files/96939712/Joy.Division.2006.FESTiVAL.DVDRip.XviD-TNAN.part8.rar

İngilizce...

Woodstock - 3 Days of Peace & Music [1970]



Özgürlük, bazen kendi adından başka adlar altında görünür. Sanırım 1968 yılı, özgürlüğün bilincine varıldığı, ama sonradan yitirildiği bir an olmuştu. Fakat bu an, önemli ve güzel, gerçeküstü ve gerçekti. Bu öyle bir eylemdi ki, kollektif özgürlüğün tüm bireysel özgürlüklerin biraraya gelmesinden daha başka bir şey olduğunun bilincine varıldı. 1968’in anlamı bu oldu işte. Bu tür anlar tarihte sıkça ortaya çıkmıştı. Paris Komünü de böyle bir şeydir..." Sartre dalgaya düşmüş, atlamış; biz ilave edelim: 30 yıl önce bugünlerde, özgürlüğün adı Woodstock’tu. Önemli ve güzel, gerçeküstü ve gerçekti. Yarım milyondan fazla irade-savaş ve tahakküm karşıtı, barış ve özgürlük yanlısı irade- müzikle yunmak üzere Woodstock’ta toplanmıştı. O üç buçuk gün, 15-16 17-18 Ağustosta olup bitenler, bir konserin, bir festivalin ötesinde bir şeydi. Nasıl bir şey olduğunun ipuçlarının peşinde 30 yıl öncesine yollanıyor, Woodstock’un isimli, isimsiz kahramanlarının tanıklıklarına başvuruyoruz…

http://rapidshare.com/files/63193234/Woodstock.part01.rar
http://rapidshare.com/files/63204027/Woodstock.part02.rar
http://rapidshare.com/files/63214514/Woodstock.part03.rar
http://rapidshare.com/files/63222478/Woodstock.part04.rar
http://rapidshare.com/files/63228312/Woodstock.part05.rar
http://rapidshare.com/files/63235130/Woodstock.part06.rar
http://rapidshare.com/files/63243245/Woodstock.part07.rar
http://rapidshare.com/files/63251096/Woodstock.part08.rar
http://rapidshare.com/files/63258601/Woodstock.part09.rar
http://rapidshare.com/files/63266201/Woodstock.part10.rar
http://rapidshare.com/files/63274177/Woodstock.part11.rar
http://rapidshare.com/files/63281845/Woodstock.part12.rar
http://rapidshare.com/files/63289203/Woodstock.part13.rar
http://rapidshare.com/files/63295973/Woodstock.part14.rar
http://rapidshare.com/files/63301707/Woodstock.part15.rar
http://rapidshare.com/files/63307358/Woodstock.part16.rar
http://rapidshare.com/files/63312371/Woodstock.part17.rar
http://rapidshare.com/files/63317813/Woodstock.part18.rar
http://rapidshare.com/files/63322625/Woodstock.part19.rar
http://rapidshare.com/files/63326734/Woodstock.part20.rar
http://rapidshare.com/files/63331809/Woodstock.part21.rar
http://rapidshare.com/files/63335770/Woodstock.part22.rar
http://rapidshare.com/files/63339355/Woodstock.part23.rar
http://rapidshare.com/files/63342946/Woodstock.part24.rar
http://rapidshare.com/files/63345355/Woodstock.part25.rar

Türkçe altyazı:

http://www.divxplanet.com/sub/s/92161/Woodstock.html

5 Mayıs 2009 Salı

1 Mayıs 2009 Cuma

Sigur Ros - Med Sud I Eyrum Vid Spilum Endalaust (2008)



1.Gobbledigook
2.Inni mer
3.Godan daginn
4.Via spilum endalaust
5.Festival
6.Sua i eyrum
7.Ara batur
8.Illgresi
9.Fljotavik
10.Straumnes
11.All Alright

http://rs383.rapidshare.com/files/126701464/SigRo-MeSuIEyrViSpiEndal.rar

Control [2007]



Yapım Yılı: 2007
Süre: 120 dk


Oyuncular
Sam Riley-- Ian Curtis
Samantha Morton-- Deborah Curtis
Craig Parkinson-- Tom Wilson
Joe Anderson-- Peter Hook
Nigel Harris-- Tramp
Nicola Harrison-- Nicola Harris
Toby Kebbell-- Rob Gretton
Alexandra Maria Lara-- Annik Honoré
Matthew McNulty-- Nick Jackson
Ben Naylor-- Martin Hannett

Yönetmen
Anton Corbijn

Senarist
Deborah Curtis
Matt Greenhalgh

Yapımcı
Todd Eckert
Orian Williams

Müzik
Joy Division
New Order

Görüntü Yönetmeni
Martin Ruhe

Konu:
Efsanevi punk grubu Joy Division'un heyecan ve hüzün dolu hikayesi...
Ian Curtis adlı genç müzisyen dönemin ve punk tarihinin en ünlü grubu olan Sex Pistols'ın bir konserinden çıktıktan sonra, aynı tarz müzik yapmaya karar verir ve Joy Division adlı grubu kurar. Curts'in liderliğindeki bu yeni punk grubu kısa sürede Manchester müzik piyasasını etkileyecektir. Bir anda yükselen ve 24 yaşında intihar eden Ian Curtis'in hikayesi eşi Debbie Curtis'in anıları eşliğinde anlatılıyor.

http://rapidshare.com/files/70795552/Control.LiMiTED.DVDSCR.XViD-HLS.part01.rar
http://rapidshare.com/files/70796885/Control.LiMiTED.DVDSCR.XViD-HLS.part02.rar
http://rapidshare.com/files/70798226/Control.LiMiTED.DVDSCR.XViD-HLS.part03.rar
http://rapidshare.com/files/70799577/Control.LiMiTED.DVDSCR.XViD-HLS.part04.rar
http://rapidshare.com/files/70800928/Control.LiMiTED.DVDSCR.XViD-HLS.part05.rar
http://rapidshare.com/files/70802347/Control.LiMiTED.DVDSCR.XViD-HLS.part06.rar
http://rapidshare.com/files/70803744/Control.LiMiTED.DVDSCR.XViD-HLS.part07.rar
http://rapidshare.com/files/70805056/Control.LiMiTED.DVDSCR.XViD-HLS.part08.rar
http://rapidshare.com/files/70806534/Control.LiMiTED.DVDSCR.XViD-HLS.part09.rar
http://rapidshare.com/files/70807968/Control.LiMiTED.DVDSCR.XViD-HLS.part10.rar
http://rapidshare.com/files/70809330/Control.LiMiTED.DVDSCR.XViD-HLS.part11.rar
http://rapidshare.com/files/70810745/Control.LiMiTED.DVDSCR.XViD-HLS.part12.rar
http://rapidshare.com/files/70812076/Control.LiMiTED.DVDSCR.XViD-HLS.part13.rar
http://rapidshare.com/files/70794208/Control.LiMiTED.DVDSCR.XViD-HLS.part14.rar

şifre / pass : mihal

türkçe altyazı - turkish subs ( film is in english ):

http://www.divxplanet.com/sub/s/84918/Control.html